
Hayal Kurmayı Unutanlara Bir Mektup
Hayal Kurmayı Unutanlara Bir Mektup: Çocukların Dünyasından Gelen Fısıltılar
Bazen, dünya çok gürültülü oluyor. Kimi zaman haberler, kimi zaman telefonlarımız, kimi zaman içimizdeki yetişkin… Hep bir koşuşturma, hep bir “yetişmem gerek” sesi. Ve o gürültünün içinde bir şey kayboluyor: Hayal kurmak.
Ama hayal kurmayı bilen biri hâlâ var. Sessizce bir deftere yazıyor belki ya da annesinin mutfakta unuttuğu bir post-it’e. Bir mektup gibi. Küçük bir not gibi. Ve bu notlar bazen dünyayı değiştirebiliyor.
Çocuklar, henüz gerçeklik duvarlarını çok kalın örmemişken, içlerinden geçenleri doğrudan yazarlar. Onların kaleminden çıkanlar, sadece satır değil; kalbimizin hiç dokunulmayan yerlerine giden gizli yollar gibi.
“Sevgili dünya,
Lütfen denizleri daha mavi bırak. Balıklar üzülüyor.”
“Gökyüzüne mektup,
Yağmur damlalarını biraz gülme sesi gibi yapar mısın? Kardeşim artık ağlamasın.”
“Büyüyünce astronot olacağım ama önce herkesin karnı doysun. Uzaya aç gitmek istemem.”
Bu mektuplar, çocukça değil. Temiz. İçten. Ve çok daha önemli bir şey: Gerçek. Çünkü çocukların hayalleri birer uyarıdır. Yetişkinlerin unuttuğu şeyleri hatırlatır. Belki de bizden çok daha gerçekçidirler. Çünkü değişimin, önce bir düş kurmakla başladığını bilirler.
Küçük Kalplerin Büyük Hayalleri
Büyümek, bazen unutmak demektir. Unutulan şeylerin başında da hayal kurmak gelir. Çünkü büyüdükçe plan yaparız, hesaplarız, ihtimalleri tartarız. Ama bir çocuk, “olur mu?” diye sormaz. “Olursa ne güzel olur” der ve yazar. İşte o yüzden, onların hayalleri küçücük cümlelere sığsa da etkisi büyüktür.
Bir çocuk, dünyayı değiştirmek için sistem kurmaz. Sevgi kurar. Bir kedinin başını okşar, bir çiçeğe su verir, bir çöpü yerden alır. Çünkü onun için dünya, içinde yaşadığı mahalle kadar yakındır. Değişim de o kadar basit olabilir.
Onlara göre sorunlar karmaşık değildir. Çünkü çözümler çok sade görünür:
- “Herkese bir çorba verirsek kimse aç kalmaz.”
- “Oyun oynayacak bir yer yaparsak çocuklar kavga etmez.”
- “Hayvanları dövmeyin, onlar da bizim gibi can taşır.”
Çocukların dünyası böyle net, böyle berraktır. Bizim gibi akıl süzgecinden geçirmezler cümlelerini. Kalpten geçer, kaleme dökülür. Bu yüzden hayalleri güçlüdür. Bu yüzden söyledikleri şey, bazen bir yetişkinin yıllardır anlamadığı bir gerçeği bir cümlede anlatır.
Bir çocuk, “ben büyüyünce doktor olacağım, ama önce annem dinlensin” diyorsa… Orada bir fedakârlık değil, sevgi vardır. Bir çocuk, “uçurtmalar hep mavi olmalı çünkü gökyüzü yalnız kalmasın” diyorsa, orada sadece estetik değil, empati vardır. Bu cümlelerin ardında büyük duygular saklıdır. Ve biz büyükler, bu duyguları görmeyi çoktan unuttuğumuzda onlar hâlâ hisseder.
Onların hayalleri bize çok şey öğretir. Savaşsız bir dünya, temiz bir deniz, gülen bir yüz… Büyük hayaller gibi görünebilir ama bir çocuğun kaleminde basit bir satırla anlatılabilir:
“Dünya barışsa, babam eve erken gelir.”
İşte o satır, bir politikacının üç saatlik konuşmasından çok daha derindir.
Çocukların yazdığı her mektup, bir aynadır. Onlara değil, bize tutulan. O mektuplara dikkatle bakarsak, kendi unuttuğumuz yanlarımızı görebiliriz. Çünkü onlar, geleceğin sesi değildir sadece; aynı zamanda geçmişin kayıp sesidir.
Bu yüzden bu mektuplar bir kenarda unutulmamalı. Onlara kulak vermek, sadece çocukları anlamak değil; kendimizi yeniden hatırlamaktır.
Neden Bu Mektuplar Önemli?
Çünkü dünya, büyüklerin değil, çocukların da evidir. Onlar da fikirlerini söylemeli. Onlar da düşlerini yazmalı. Çünkü bir hayal, bin eylemi başlatabilir. Çünkü bir çocuk, bir mektupla birçok kalbi değiştirebilir.
Bir öğretmen, sınıfındaki çocuklara “Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için ne isterdin?” diye sorduğunda gelen cevaplar, birer mucize gibidir:
- “Herkesin bir battaniyesi olsun, çünkü bazen sıcaklık sevgi demektir.”
- “Ağaçlara zarar vermeyin, çünkü onlar bizim nefesimizdir.”
- “Annem gülünce dünya güzel oluyor, herkesin annesi gülsün.”
Basit. Ama etkili. Ve en önemlisi: Gerçekten de değişimin özü burada. Empatide. Samimiyette. Sade ama güçlü cümlelerde.
Nasıl Daha Çok Kişiye Ulaşabilir?
Bu hayal mektupları sosyal medya kampanyalarına dönüşebilir. Okul panolarında sergilenebilir. Belediyeler tarafından kitapçıklara dönüştürülüp ücretsiz dağıtılabilir. Müzelerde, kütüphanelerde, alışveriş merkezlerinde sesli olarak okunabilir. Bir çocuğun yazdığı bir cümle, bir yetişkinin farkındalığını uyandırabilir.
Ama bu yeterli değil. Daha fazlası mümkün. Daha fazlası gerekli.
Yerel yönetimler, çocukların bu mektuplarını toplayıp park duvarlarına, otobüs duraklarına, yaya geçitlerine asabilir. Kalabalığın ortasında bir çocuk cümlesi görmek, hepimizi bir an durup düşünmeye zorlayabilir.
Televizyon ve radyo kanallarında, prime-time saatlerinde bir çocuk sesiyle okunan bir mektup yayınlanabilir. O kısacık anda, yemek yapan bir annenin ya da yorgun bir babanın kalbine küçük bir umut damlayabilir.
Sanat galerilerinde ve kültür merkezlerinde bu mektuplardan oluşan interaktif sergiler düzenlenebilir. Çocukların yazdıkları gerçek satırlar, büyüklerin göz hizasına yerleştirilebilir. Çünkü o satırları eğilip okumak değil, karşı karşıya kalmak gerekir. Yetişkin olmak bazen yüksekte olmaktır, ama hatırlamak için alçalmamız gerekebilir.
Öğretmenler, her eğitim yılının başında öğrencilere "dünyaya bir dilek yaz" ödevi verebilir. Ve bu dilekler yıl boyunca sınıfın duvarında asılı kalabilir. Böylece çocuklar, yılın sonunda sadece bilgiyle değil, umutla da büyür.
STK'lar, çocuklardan gelen bu mektupları kampanya afişlerine dönüştürebilir. “Bir çocuğun cümlesiyle değişen bir dünya” sloganıyla toplumsal farkındalık hareketlerine öncülük edebilir.
Ve elbette biz, sıradan insanlar… Sosyal medya hesaplarımızda bu mektupları paylaşabiliriz. Paylaştığımız her satır, başka birinin kalbine dokunabilir. Çünkü değişim, bazen bir tweetle başlar. Bazen bir hikâyeyle. Bazen bir mektupla.
Bu hayal mektupları, geleceğin en temiz projelerinden biri olabilir. Çünkü onlar doğrudan geleceğin kaleminden çıkar. Süslü değil, sade. Kurgulanmış değil, içten. Profesyonel değil, samimi.
Ve en önemlisi: Gerçek. Çünkü çocuklar, bazen bizim duyamadığımız şeyleri en iyi duyanlardır.
Son Bir Not…
Dünya, büyüklerin yönettiği bir yer olabilir. Ama çocukların hayal ettiği bir yer olmalı.
Bir gün, siz de hayal kurmayı unutursanız, bir çocuğun yazdığı o mektuplardan birini okuyun. Belki de kendi iç sesinizi, yıllar önce bıraktığınız bir yerden yeniden duyarsınız.
Ve eğer olur da bir çocuk size,
“Gökyüzüne mektup yazmak istiyorum” derse,
Zarfı siz verin. Kalemi de.
Çünkü o mektup, sadece gökyüzüne değil,
Kalplere de varabilir.
Hazırsanız, şimdi siz de bir çocuğun yazdığı bir mektubu paylaşın. Belki bir dünya değişmez. Ama bir bakış açısı değişir. Ve bu, her şeyin başlangıcı olabilir.
Yorum yazın
Bu site hCaptcha ile korunuyor. Ayrıca bu site için hCaptcha Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.